Çok Oturgaçlı Götürgeç
18 Eylül 2005 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi‘nde yayımlanan bir haberi bugün yine yayımlama gereği duyuyoruz. Bunun nedeni ise, bir yerlerde birilerinin “Türkçeleştirme” çabasına balta vurmak istemesi. Tabir-i caiz ise ne zaman Türkçeleştirme kelimesi duyulsa hemen birileri hatırlatıyor “Çok oturgaçlı götürgeçi…” Buyurun haberi tekrar okuyalım ve bir kez daha farkına varalım bazı şeylerin …
Yıllarca ‘öztürkçe projesi’yle dili kısırlaştırmakla suçlanan Türk Dil Kurumu, Türkçe ile ve toplumla uzlaşma sinyali verdi: Yumurtaya ‘tavuksal fırtlangaç’, otobüse ‘götürgeç’ demedik.
TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, zaman zaman halk arasında TDK’nin bazı sözcüklere karşılık olarak bulduğu iddia edilen yeni sözcüklerin gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, “TDK, hiçbir zaman otobüse (çok oturgaçlı götürgeç), yumurtaya da (tavuksal fırtlangaç) gibi bir karşılık üretmemiştir” dedi.
Türk Dil Kurumu, birinci baskısının tamamlanışından 60 yıl sonra, Türkçe sözlüğün 10. baskısını hazırladı. Tarihin belli dönemlerinde dilimize yerleşmiş kelimeye karşı savaş açan TDK’nın Başkanı Prof. Dr. Akalın, toplumun ‘uydurukça’ diye nitelediği kelimeleri reddetti. TDK Başkanı, toplumda kabul gören kelimelere ise sahip çıktı. Akalın, “Bugün dilimizde kullanılan uçaktan bilgisayara, buzdolabından derindondurucuya kadar pek çok söz türetilmiş ve günümüzün söz dağarcığına kazandırılmıştır. Yabancı kelimelerin yerine Türkçe karşılıkların yerleşmesi çok önemli” dedi. Türkçe karşılıkların dile yerleşmesi konusunda halkın sözcükleri benimsemesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Akalın, bu noktada kitle iletişim araçları ve edebiyatçılara da görevler düştüğünü kaydetti. Halk arasında TDK’nin bazı sözcüklere karşılık olarak bulduğu iddia edilen yeni sözcüklerin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Prof. Dr. Akalın, “Uydurma lafları duyan kişilerin sözlüğümüzü açıp bakmasını öneriyorum. Bunlar uydurma, yakıştırma şeyler” diye konuştu.
Dağarcığa her gün iki söz
Prof. Dr. Akalın, “Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu 25 binin üzerinde kişiye her gün elektronik posta aracılığıyla 2 sözcük yolluyoruz. ‘Dağarcığına Her Gün İki Söz’ adını verdiğimiz bu hizmetten yararlananlar arasında edebiyatçılar, gazeteciler, sanatçılar ve pekçok meslek grubundan kişiler bulunuyor” diye konuştu.
DİLDE SON SÖZ MİLLETİN
FATMA DURMUŞ / İSTANBUL
Dil devrimi ve ardından 50’li yıllarda Nurullah Ataç hareketiyle uç noktalara taşınan ‘sadeleşme’ çabaları TDK’nın da Türkçenin de canına okudu. Türk Dil Kurumu uzun yıllar ‘mizah muhalefetiyle’ kendisiyle dalga geçenlerin kurbanı oldu.
Akalın’ın da şikayetçi olduğu bu muhallif dalga sözlük İstiklal Marşı’na ‘ulusal düttürü’ Hostese ‘gökkonuksal avrat’ deme boyutlarına vardı. Bütün bunlar dil devrimi ile bir gecede diline yabancılaştırılan milletin tepkisiydi. Atilla İlhan küçük bir çocukken Atatürk’ün bazı demeçleriyle alay ettiklerini anlattı. Hilmi Yavuz ise dilde hangi kelimelerin kullanılacağını halkın belirlediği görüşünde. ‘Kitap yerine ‘Metik’i halk benimsemedi. Bu yüzdende kalıcı olmadı’ diyor.
” Kitap yerine ‘Metik’i kabul ettiremediler”
HİLMİ YAVUZ: ” TDK’nın siyasetiyle dalga geçmek için muhafazakar kesim 50’li yıllarda bunları üretti. Bu sözler hiçbir zaman ciddiye alınmadı zaten. Nurullah Ataç’ın öncülük ettiği dilde aşırı gelebilecek özleşme çabalarını eleştirmek içindi. Gerçekten de Ataç’ın öne sürdüğü bazı kelimeler benimsenirken bazıları halk tarafından elendi. Ama Aydınların ve halkın yeni sözcükleri benimserken nasıl bir kriteri kullandıklarını bilmiyoruz. İnsanlar “hayat” yerine “yaşam”ı kabul ettiler ama ‘kitap’ yerine ‘Metik’ i kabul etmediler.
“Dil meselesi Gazi’nin iki hatasından biri”
ATTİLA İLHAN: “Dil meselesi Gazi’nin yanlış yaptığı iki işten biridir.Daha sonra yanlıştan döndü. Sonra gelenler sanki o işten dönmemiş gibi kaldığı yerden devam ettiler. Ben ilkokuldayken Osmanlıca-Türkçe kılavuz geldi. Biz ufacık çocuklar bu işi alaya aldık. O zaman Cumhuriyet Halk Partisi diyecek yerde ‘Kamul Buyrul Tüz Bölemi’ diyorladı. Atatürk’ün o günlerde verdiği bazı demeçleri var böyle laflar kullanmış,birden bire Kamul Buyrul Tüz Bölemi demeye başladı, ona hiç yakışmıyordu. Sonunda halkın konuştuğu dil Türkçe’dir dendi.
“Kışın nasıl geçiyorsa yazın da öyle geçiyor”
MEHMET NİYAZİ ÖZDEMİR: “Bu öz Türkçe dedikleri şeyle ne bir yazar olarak ne de bir vatandaş olarak barışamadım. Geçenlerde Hürriyet Gazetesi muhabiri aradı “Yazın hayatınız nasıl gidiyor efendim?”diye sordu telefonda. Bende çok sinirlendim ve “Kışın hayatım nasıl gidiyorsa yazın öyle gidiyor” deyip telefonu kapattım.”
“Dil züppelerini de unutmayın!”
HÜSEYİN MOVİT: İngilizce dilimizi istila etti. Türk Dil Kurumu’nun zamanında aşırıya giden öz Türkçe çabalarıyla dalga geçenlerin ortaya attıkları bu sözleri hatırlamak iyi de. Bir yandan da ‘Akaryakıt’ demek varken ‘fueloil’ ‘Kaptıkaçtı’ demek varken ‘Steyşın’ Tekel yerine ‘Monopol’, Oran yerine Rasyo diyen dil züppelerini unutmayalım.
BİR FIKRA
Sabun da mı bulamadın?
Çocuk İstanbul’a okumaya geliyor. Sonra köyüne dönüyor. Üstü başı kirli bir şekilde. Babası ‘oğlum niye yıkanmadın hiç?’ diyor. Oğlu cevap veriyor: “baba olanak bulamadım” Babası : “Olanak bulamadıysan sabun da mı bulamadın”
Kaynak : Yeni Şafak
Okuduğunuz bu yazı o kadar beğenildi ki, bugün 1 kez, toplamda ise 1 kez okunmuştur.