Haberler
Dil Bilim
Turk Dili
Yazım Kılavuzu
Kaynakça
Özetle

Destekleyenler

Ekmek Teknesi

Destekçilerimiz

Duha Türkleri – Kayıp Türkler(miş)!

Türk kültürü dünyanın dört bir yanına yayılmış ve kendine has gelenekleri olan oldukça zengin bir kültürdür. Tüm dünya bunun farkında olmasına karşın maalesef bizler kendi kültürümüzü sonradan öğreniyoruz. Sonradan öğrendikçe de kendi kültürümüze şaşırıyoruz.
Atlas Dergisinin son sayısında yer alan Duha Türkleri ile ilgili olan araştırma da bunlardan birisi. Medya yaptığı araştırmayı kamuoyuna pazarlamayı çok iyi biliyor. Bu nedenle yaptıkları araştırmaya öyle bir başlık atmışlar ki insanlarda inanılmaz bir merak uyandırıyor. “Kayıp Türkler”.
Bu başlığı gören insan ister istemez şöyle düşünüyor. Bir grup Türk kayıptı ve bulundu gibi. Oysaki doğru yazılışı “Duha” olan ancak Atlas dergisi tarafından “Dukha” olarak verilen bu Türk boyu hakkında yapılan birçok araştırma mevcuttu. Atlas Dergisi bu Türkler için bir de belgesel hazırlamış. Dergide konuyla ilgili bir de şöyle not var:

“Moğolistan’ın kuzeybatı sınırında, Sayan Dağları’nda, rengeyikleriyle birlikte göçebe hayatı süren ve Türkçenin bir lehçesini konuşan Dukhalar… Avlarını paylaşarak, ormanlardan yemiş toplayarak, doğayla uyum içinde ortaklaşmacı bir toplum halinde yaşıyorlar.”

Oysa burada bahsedilen konular bilinmeyen konular değildi. Başlık dediğim gibi ilgi çekici olabilir ancak bu Türkler, gelenekleri, dilleri, yaşam şartları biliniyordu. Buradaki sitem aslında Atlas Dergisine değil. Aksine onlara bu konuyu gündeme getirdikleri için teşekkür etmek gerek. Sitem tüm basına ve kültüründen uzaklaştırılmış toplumun ta kendisine. Son bir haftadır televizyonlarda, gazetelerde “Kayıp Türkler Bulundu”, “İlk Türkler Bulundu” gibi haber yaptılar. Canlı yayınlarına çağırdıkları uzmanlara bilgisizce sorular sordular. Habertürk’te izlediğim bir programda sunucu ısrarla Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent GÜL’e “Sayın Gül, bunlar ilk Türkler diyebilir miyiz?” diye soruyor. Bülent Hoca da nezaketinden ötürü bu sorunun cevabının olamayacağını izah etmeye çalışıyor.duha turkleri

Bu konu üzerine Türkoloji grubunda da tartışmalar yapıldı. Bu tartışmada Bülent Gül’ün şu yazdıklarına bakmakta, Türk kültürünün incelenmesindeki eksikliğimizi ve duyarsızlığımızı görmekte fayda var:
Merhaba,
Kayıp Türklermiş…. Adları da Dukhalarmış…. Ekip güzel iş çıkarmış. Bütün gazetelerde haber oldu. En azından insanlar duhalar hakkında bilgi sahibi oldu. Benim burada bahsedeceğim husus, neden her şeyi geriden takip ediyoruz üzerinde olacak…
2003 yılında bir proje hazırlamıştık. Bir takım kurumlarla -adlarını vermeme gerek yok, ülkemizin çok iş yapan, herkese proje veren, her sempozyuma katkı yapan kurumları- görüşmeler de yaptık. Halkbilimciler, dilciler ve sosyologdan oluşan bir ekip kurmuştuk. Ama olmadı. Bir kurum yurt dışına para vermiyoruz, kamu kuruluşu bulun, onlar kabul ederse o zaman olabilir, bir diğeri bunun ekonomiye ne katkısı olacak diye cevap verdi. Sakız yapıp çiğneyeceksiniz demek istedik ama olmadı…D. Yıldırım, F. Agca, F. Gökçe şahit….
Moğolistan’dan bir Fransızca makale getirmiştim. S. Bozbeyoğlu çevirdi ve Türkbilig’de 2004 yılında yayımladık. Duhalarla ilgili ilk yayın o olmuştu. İleriyi gören, damarında Türklük dolaşan Rahmetli Cihat Özönder, Yaşayan Eski Türk İnançları Sempozyumu düzenliyordu ve benden onlarla ilgili bildiri istemişti, sunduk, 2007 yılında Hacettepe Üniversitesinde yayımlandı.
Almanya’da doktora yapan Elisabetta Ragagnin doktora tezi olarak onları çalıştı ve bir yıl önce kitabı basıldı. Biz yapamadık!
2011 yılında Kültür Bakanlığının milletlerarası sempozyumunda A. Danuu ile birlikte erimekte olan bir Türk boyu Duhalar/Tsaatanlar diye bildiri sunduk, bakanlık bildirilerin hiçbirini yayımlamayınca, Tuncer Gülensoy Armağanında 2012 yılında yayımladık. academia.edu adresinden okunabilir.
Her neyse, sözün özü batılı dillerce Dukha, kendilerince Duha, Moğollarca Tsaatan diye adlandırılan bu boy hakkında bir şeyler yapılmıştı. Keşke karpuz festivallerine destek veren, beş yıldızlı otellerde sempozyum yapan kurumlarımız….
Anlayan anlamıştır diyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
Bülent Gül

Sanırım bu yazının sonunda ne anlatmak istediğimiz anlaşılmıştır. Nihayetinde Türk kültürü çok köklü bir kültürdür ve bu kültürün incelenmesi bizlere düşmektedir.

Okuduğunuz bu yazı o kadar beğenildi ki, bugün 1 kez, toplamda ise 1 kez okunmuştur.

Paylaşmak Güzeldir!

Kategori: Manşet Türk dünyası , Etiketler: , , , , , , , , , , ,

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir