Haberler
Dil Bilim
Turk Dili
Yazım Kılavuzu
Kaynakça
Özetle

Destekleyenler

Ekmek Teknesi

Destekçilerimiz

Osmanlı Türkçesi

Pratikte kısaca Osmanlıca diye de adlandırılan -her ne kadar bu adlandırma tehlikeli de olsa- Osmanlı Türkçesi, 15. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı devletinin sınırları içinde kullanılan yazı dilidir.

Bu dönemin en belirgin özelliği, Arapça, Farsça gibi yabancı dillerden oldukça fazla kelimenin Türkçeye girmiş olmasıdır. Klâsik bir edebiyat oluşturma ve sanat yapma anlayışıyla Türk yazı dili âdeta Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerden oluşan üçüz bir dil hâline getirilmiştir. Konuşma diliyle yazı dili arasındaki farklar her geçen gün artarken bir tarafta konuşulan fakat yazılmayan bir dil; diğer tarafta yazılan fakat konuşulmayan bir dil ortaya çıkmıştır.

Halka, halkın diliyle seslenen halk şairlerinin yalın Türkçesi yanında sanat yapma endişesiyle sadece belli bir zümrenin anlayabildiği, halkın anlamadığı, konuşmadığı unsurlar divan şairleri aracılığıyla dile girmiştir. Bu durum 17. yüzyılda doruğa çıkmıştır.

Dilde ortaya çıkan bu ikilikten kaynaklanan anlaşılmazlık sorunu, 17. yüzyılda mahallîleşme hareketiyle yavaş yavaş çözülmeye başladı. Bu çözülme 18. yüzyıl boyunca ve Tanzimat’a kadar devam ettiyse de Türkçe, yabancı kelimelerle yüklü ağır bir dil olarak varlığını Batı Türkçesinin üçüncü dönemini oluşturan Türkiye Türkçesine kadar sürdürdü.

Ekleyenin Notu: Biz bir döneme eleştiri getirirken o dönemi kendi şartları içinde değerlendirmeliyiz. Mesela Selçuklu Devleti’nin resmî dilinin Farsça, bilim dilinin Arapça olması ilk bakışta bize Türkçeye önem verilmediğini göstermektedir. Ancak dönemin şartları içinde baktığınızda halkın çoğunun Arap ve Fars olması, devletin zaten Arapça ve Farsça ile teşekkül etmiş bir medeniyet üzerine bina edilmiş olması, yeni bir devlet düzeni kuracak kadar zaman olmaması Selçukluların bu kararında önemli bir rol oynamıştır.

Yine Osmanlı Devleti‘ne bilinçsizce atfettiğimiz “Arapça ve Farsçaya özenilmiş” düşüncesi eksik kalacaktır. Zira dönemin anlayışına baktığınızda şairler zaten Türkçe şiir yazabildiklerini düşünmüş, Arapça ve Farsça şiir yazarak hüner göstermek istemişlerdir. Ki biliyorsunuz ki Klâsik Türk şiirinin en büyük özelliği şekil, söyleyiş güzelliğinin gelişmiş, önemsenmiş olmasıdır.

Okuduğunuz bu yazı o kadar beğenildi ki, bugün 1 kez, toplamda ise 1 kez okunmuştur.

Paylaşmak Güzeldir!

Kategori: Türk dili tarihi , Etiketler: , , , , ,

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir