Haberler
Dil Bilim
Turk Dili
Yazım Kılavuzu
Kaynakça
Özetle

Destekleyenler

Ekmek Teknesi

Destekçilerimiz

Tabii olan Türklüktür

Son günlerde Türklükten ve üniter yapıdan vazgeçme düşünceleri çok sık dillendirilmeye başlandı. Anayasa çalışmalarında da değiştirilemez ilkelerin değiştirilmesinden ve hatta kaldırılmasından ciddi şekilde bahsediliyor. Komisyondaki bazı parti temsilcileri vatandaşlık tanımını bile değiştirmek istiyorlarmış. Basın yayın organlarında da bunlar sürekli gündemde. İşin tuhaf yanı ise Türklük ve üniter yapıdan vazgeçme niyetinde olmayan vatandaşların mutlak çoğunluğuna rağmen ulusal televizyonlarda ve büyük gazetelerde onların görüşlerinin neredeyse hiç yer almamasıdır.

Devletin üniter bir Türk devleti olduğunu belirtmemek ve anayasadan Türklüğü çıkarmak devleti tamamen değiştirmek demektir. Bu ancak Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarının isteyebileceği bir şeydir ve hiç şüphesiz darbe veya ihtilal yapmaktan daha ağır bir suçtur.
Pek çoklarının zannettiği gibi devletimiz Cumhuriyet rejimi ile Türk olmuş değildir. Osmanlı Yüce Devleti de bir Türk devleti idi ve resmî yazışmaları Türkçe idi. Kanunnameler, fermanlar, fetvalar, mühimme defterleri, mahkeme sicilleri hep Türkçe yazılmıştır. Devlet adamı yetiştiren Enderun en güzel Türkçeyi de öğreten bir kurumdu ve Osmanlı Türk şairlerinin birçoğu da bu kurumdan yetişmişti. Padişahların birçoğunun da Türkçe divanları vardı. Osmanlı Devleti yabancı ülkeler tarafından da bir Türk devleti olarak biliniyordu. Bu konuda binlerce resmî evrak, yabancı gezginlere ve bilginlere ait yüzlerce eserde binlerce kayıt vardır. Nihayet 1876 anayasasında da devletin dilinin Türkçe olduğu ve memur olmak için Türkçe bilmek gerektiği belirtilmiştir. Cumhuriyet döneminde yapılan, devletin adının da Türk kelimesiyle irtibatlandırılması ve anayasalarda Türklüğün vurgulanmasıdır.

Elbette bütün bunlar tarihî olayların ve tarihî gerçekliğin bir neticesidir. Bu toprakları Türkler fethetmiş; üzerindeki bütün beylik ve hükümdarlıkları Türkler kurmuştur. Selçuklular, Danişmentliler, Saltuklular, Mengüçekliler, Ahlatşahlar, Artuklular, Karamanoğulları, Candaroğulları, Germiyanlılar, Karesioğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Hamitoğulları, Ramazanoğulları, Dulkadıroğulları, Ertana Beğliği, Kadı Burhaneddin Devleti, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve nihayet Osmanlılar… Bunların hepsi de Türk idi ve bu hükümranlıklar, kaybettiğimiz topraklarla birlikte bugünkü topraklarımızın tamamını ifade ediyordu. Başka bir deyişle, 900 yıldır bu topraklarda sadece Türkler hüküm sürmüşlerdir, sadece Türkler hükümfermâ olmuşlardır. Kendilerini Türk kabul etmeyenler de onların teb’ası olarak onların hâkimiyet ve himayesinde yaşamışlardır.

Bugün devletimizin bir Türk devleti olmadığını ileri sürmek ve anayasayı devletin Türklük vasfını ortadan kaldıracak şekilde hazırlamak sadece Cumhuriyeti değil, Türkiye coğrafyasındaki 900 yıllık ve ondan önceki binlerce yıllık tarihî ve tabii gelişmeyi de inkâr etmek ve ortadan kaldırmak demektir. Haçlılar da yüzyıllarca ordularını üzerimize göndererek bunu yapmak istemişlerdi.

Yüzlerce yıllık tarihin bu sonucu değiştirilebilir mi? Evet, değiştirilebilir. Bir Avrupa ülkesi, ABD, İran, Suriye veya herhangi bir ülke Türkiye’ye savaş açar ve galip gelirse bu ülkenin artık Türk ve üniter olmadığını fiilî ve resmî olarak gerçekleştirebilir. Peki, bir düşman ülke saldırısı ve galibiyeti olmadan bu mümkün mü? Elbette vatandaşımızın en az % 90’ı buna hayır diyecektir. Fakat birçok siyasetçi, televizyoncu ve köşe yazarı, çok da tabii imiş gibi bu fikirleri dillendirebilmektedirler ve hatta bu konuda bir takım teşebbüsler yapabilmektedirler.
Bir de özerklik veya federasyon gibi yapılanmalarla devletin büyüyeceğine inanan safdiller var. Federasyonların ne kadar geçici olduğunu Sovyetler ve Yugoslavya örnekleri net olarak göstermedi mi? Irak’tan yarın ne çıkacak zannediyorsunuz? Hatta bugün bile Barzani -birileri sayesinde- bağımsız bir devlet gibi hareket etmiyor mu? Yoksa federasyonla devletin büyüyeceğine inanmadığınız hâlde bunu ileri sürerek bizi mi saf yerine koyuyorsunuz? Evet ortada bir gerçek var. Vatandaşın büyük çoğunluğu asıl niyetleri anlamış değil. Anladığı takdirde % 90’ın harekete geçeceği muhakkaktır.

Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun‘un Anayasanın dili, resmî dil, ana dil konusunda yazdığı bu yazı Yeniçağ gazetesinden alınmıştır.

Okuduğunuz bu yazı o kadar beğenildi ki, bugün 1 kez, toplamda ise 1 kez okunmuştur.

Paylaşmak Güzeldir!

Kategori: Türk devletleri Türk dili Türk dili tarihi Türk dünyası Türkçenin önemi , Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir